Eflani İlçesi Akçakese Köyü
Eflani İlçesi Akçakese Köyü Bilgileri

Eflani'nin 27km kuzey batısında yer alan Akçakese köyü, Ahmetçioğlu , Bostancı , Merkez Ve Dere Mahallesi adılarında dört mahalleden oluşmaktadır. Eflani -Ulus ve Pınarbaşı sınırında yer alan Akçakese köyü , mahalleleri ile birlikte geniş bir alanda etrafı ormanlarla çevrili engebeli bir arazi üzerindedir.

Köyün kuzeyinde Pınarbaşı'nın Çöme köyleri , batısında Uluyayla ve Ulus'un Alaoğulu, Yeniköy, ve Andız mahalleri ve Gökbeli dağı, güneyinde Hacışaban ve Ovaşayhler köyü, doğusunda, dağ yolundan yürüme bir saat mesafede , Kutluören köyünün Kelekoğlu mahallesi, aynı mesafede Karataş köyü bulunmaktadır.

Akçakese köyü mahalleleri ile birlikte 60 hanedir. Halkının çoğu göç ettiğinden 27 hanesi kapalıdır. Köyde duranların geçim kaynakları tarım ve hayvancılık ve orman işleridir. Başta Uluyayla olmak üzere Sarpdere , Karakuz, Fındıklı, Üç göller gibi çevre ormanlarında kış hariç diğer mevsimlerde , işletmenin damgaladığı ağaçlar kesim, kabuklama ve tomruklama gibi işlemler yapılarak Ovacumaya nakledilir.
Ağaç çeşidi bakımından çok zengin olan bölge ormanlarında kayın , köknar, sarıçam, karaçam, meşe , karaağaç, kelebek, kavak, fındık, çetir, gürgen v.d. ağaç nev'ileri yanında her türlü meyve ve meyve ağacıda yetişir. Köyün çevresindeki ormanlar ve Uluyayladaki ormanlarda köknar, çam , kayın, meşe ve kavak ağaçları, budaksız ve enaz 30 m uzunlukta, zaman zaman 1, 1,5 metre kutrunda kalınlığa varan özelliklere sahiptir. Akçakese köyünün batı komşusu olan Ulus'a bağlı Yeniköy'ün Andız mahallesinden olan İbrahim Hamdi Efendi,1730'lu yıllarda gezdiği Uluyayla ve bu çevre ile ilgili malümat vermiştir. İbrahim Hamdi uluyayla için "gökbil ve uluyaylanın kerestesi , devleti-i aliye'ye ( Osmanlı devletine ) değil dünyaya vefa ider (yeter) derya'yı bi-nihaye dağlardır.(sonsuz ağaç denizidir)" demektedir. Osmanlı salnamelerinde mühim ormanlardan sayılan Uluyayla, günümüze kadar Akçakese, Ovaşeyhler ve Ulus köylerinin başlıca geçim kaynakları arasındadır. 1968-70 yıllarında kurulan Akçakese köyü kooperatifi faaliyetine devam etmektedir. Uluyayla iki tarafı orman olan, ortasından küçük bir ırmak akan zengin bitki örtüsüne sahip bir yayladır. Her yıl Agustos ayının ikinci haftasında geleneksel Uluyayla şenlikleri yapılır. Uluslu İbrahim Hamdi Çatak, Küçükdüz, Kalafatpınar, Kurtbükü, Kalkanlı Ve Bugün Subatağı denilen Sığırini gibi yerlerden bahsederken, bu yerlerin bulunduğu Uluyayla için " dünyanın imareti vaktinde pazarı durumuş, bu yaylakta , lale , sunbül, nergis, sünbül-i taber-i , antala çiçeği, (peygamber düğmesi'de denir) ve çayırlığın da rayiha-i Tayyibe-i ezhar'dan dimağlar muattar olur. (çiçeklerin hoş kokuları, insanın başının içini sarar.) bu yaylağın ancak ortasından gidülür. Çilek ve böğürtlen gayet ceviz gibi iri olur. Bu uluyayla cennetten bir kıta zemindir" der.

Akçakese köyünde biri merkezde biride Dere mahallesinde olmak üzere kadrolu iki cami vardır. Yakın zamana kadar köyün ve çevre köylerin divan camisi olarak ayakta kalmış tek eski yapı olan tarihi "Eski Cami" , Akçakese ile Bostancı mahallesi arasındaki düzlük içindedir. Cami çevresinde ve çoğu kaybolmak üzere gelmiş olan eski mezarlık ve eski cami tarihin ayakta kalan tanıklarıdır.Bu cami, sonradan yapılan ilave ve tamirat haricinde çivi kullanılmadan Balta işçiliği ile yapılmış bir mimari özelliğe sahiptir. Akçakese köyünde Cuma namazları ve bayram namazları yakın zamana kadar bu cami de kılınmış ve daha sonra merkez mahalleye ve Dere mahallesine yapılan camilerde kılınmaya başlanınca eski cami kaderine terkedilmiştir. Akçakese köyünün bir diğer özelliğide , mahalleler arasında öteden beri bir birliktelik devam eder. Örneğin mahalle işleri ayrı ayrıda olsa cami , köy konağı ve benzer işlerde birlikte hareket ederler. Herhangi bir nedenle merkez camiinde Cuma günü imamın olmaması durumunda Dere mahallesi sakinlari İmamı ile birlikte 5 km yukarıda olan merkez mahalleye giderler. Bu hususta hiç itilaf yoktur. Akçakese köyünde bayram kutlamaları çok yönlü ve farklıdır. Örneğin Kolanga denilen bayram gezmesi, Akçakese köyünde Kolanga şeklinde ifade edilmese de harfiyen uygulanır. Kurban bayramlarında bayram günleri olan dört gün, Merkez , Bostancı, Ahmetcioğlu ve Dere mahalleleri arasında sıraya dökülür. Bayramın birinci günü genellikle merkezden başlayarak diğer mahallelere sıra ile gidilir. Sırasını savan mahalle bir mazeret dışında eksiksiz bayrama katılır. Erkekler köy odalarında, kadınlarda evlerde misafirlerini ağırlar. Kadınlar toplu halde her eve uğrar. Mesela Dere mahallesi merkez mahalleye 5km, Bostancı mahallasine 7 km, Ahmetcioğlu mahallesinede dağ yolundan 3 km uzaklıktadır. Hakeza diğer mahalleler arasındaki mesafe uzak ve müşkülatlıdır. Buna rağmen bayram dolanması aksamaz. 2005 yılı kurban bayramı bilindiği gibi 20-23 ocak günlerinde olmasına rağmen, açık bir hane olan Bostancı ve iki hane olan Ahmetcioğlu mahallesi sıradan ayrılmayarak bu geleneği devam ettirmişlerdir. Bayram kutlamalarının yapıldığı yerde halkın yaşlıları içlerinden bir kişiyi hakim, dört veya altı kişiyi jandarma olarak tayin ederler. Yarı şaka yarı ciddi olan bu adet bayram müddetince devam eder. Bu gözlemci jandarmalar, yanlış hareket yapan, yanlış konuşan bayram ve bayram adetlerine aykırı davranan, bayrama katılmayan yada geç gelen kişileri, özellikle gurbetten gelenleri yakalayıp hakimin karşısına getirirler. Hakim , yanındaki danışmaları ile birlikte suçluyu yargılar. Tabi bunlar neşe ve eğlence içinde olduğu gibi verilen ceza aynen uygulanır.

Cezalar:
- Para cezası: Hakimin kararına göre belirlenen para cezası herkesin olduğu ortamda tahsil edilerek köy kasasına konulur.
-Köyün müşterek işini görme cezası
-Oluğa atma cezası: Para veya başka ceza alan kişi gırgır olsun diye daha da ileri giderse oluğa atılır.
Sevilen , sayılan merhum adil yalçın'ın yargılanması
Yer : Dere mahallesi
Suçlu : Adil yalçın , Dere mahallesinden
Suç'u : Hakim ve jandarmalara meydan okumak ve ikram edilen ayran için "beygir sütünden yaptıydık nasılda yalanıyorsunuz" Demek.
Hakim : Evet! Adil efendiii, suçun çok böyük. Ancak bir özür dilemen veya az bir para cezası ödemenle gurtulabülüsün.
Adil efendi: suçsa suç ! cezaysa ceza! Tozdan gorkan harmana girmez be!
( gülüşmeler, kahkahalar. halkın büyük desteği … helal olsun! gorkma biz varuz arkanda … gibi gaza getirmeler.
Hakim :Eeee Adil efendi kararımı veriyon. Lan bunu oluğa basın…
Adil efendi Ayakları yerden kesik vaziyette bir merasim eşliğinde oluğa götürülürken şöyle der; "yanıyorum öğğ! Yanıyorum beee! Oluk yetmez çaya basın beni ……

Boydan boya oluğa atılan Adil efendi üstünden sular aka aka evin yolunu tutar. Çok geçmeden üstünü değiştirmiş şekilde geri gelerek hakime şöyle der ; "kim korkar olukdan bee! İstersen gine atın oluğa. Sayenizde bi gözel ırahatladım"der. Bu hatıra yıllarca unutulmamıştır. Aynı zamanda köyde herhangi bir sebepden dolayı kesilen hayvan, kişi orada bulunsun veya bulunmasın, hane başı herkese pay edilir. Hiç kimse buna itiraz etmediği gibi zamanından önce parasını öder ve ziyan paylaşılmış olur.

1960 yılında yapılan köy ilkokulu kapalı olup eğitim Eflani'de yatılı olarak sürmektedir. Köyün akarsuları ise, merkez mahallenin doğusundaki Aksaz ve Tepeziyrat eteklerinden doğan Murat köyü çayı, Kapakkaya vadisinden geçerek Emret harmanı ve Düztarla mevkiinde, Dere mahallesinin doğusundaki Üçgöller , Fındıklı vadisinden gelen Çatak deresi ile Sarpdere vadisinden gelen çay ile birleşir. Güneye doğru akan bu çay, Kutluören , Gaze ,Dendek Çayları İle Ovaşehler'in Çiftlik mahallesinde birleşerek Ovacuma vadisine doğru akar. Eflani'ye nazaran daha sıcak bir iklimi olan Ova ve Akçakese'de her türlü sebze ve meyve yetişir. Mürdüme, Alaerik, Güzeriği , Üzümeriği gibi eriklerden Pestil ve Marmelat, Tatlı Elma , Dağ Elması ve Armutlar dan pekmez , Tavşut, Acı elmadan sirke , Kiren (Kızılcık)'dan Ekşi , Kuşburnu(Kuşburan)'dan Ezme, Çilek ve Böğürlenden Reçel yapılır. Ayrıca Fındık, Dağ yemiş(Karamuk) Töngel, Ahlat, Bozlak boldur.

Ormanlarında Kanlıca , Yeryaran (Üstüküpürlü) , Tellice (Kadın Parmağı), Çetir Mantarı, Geyik Mantarı, Acı Mantar, Fesleğen , Kokulu, Ebişke, Cincile , Dölemen , Sığırdili, Ağaç mantarı gibi mantarlar yetişir.

Akçakese Merkez Mahalle

Bölgenin en yüksek yerinde yer alan Akçakese , doğuda Aksaz , Tepe harmandan , batıda Eski cami başına kadar uzanan Kıran sırtının, güneye bakan yüzünde kuruludur. Tüğmenler , Kocaoğlu, Civirgil, Yağlıgil, Börtlekler gibi sülale adlarından oluşan bir mahalledir. Köyün kuzeyinde Çöme köyleri olduğu gibi mahalle , Ulus -Eflani-Pınarbaşı ilçe sınırındadır. Toplam 27 hane olan merkez mahallede 19 hane açık vaziyettedir. Merkez mahallenin 1 km güneybatısında yer alan Ahmetcioğlu mahallesi 5 hane olup 3'ü kapalı durumdadır. Etrafı ormanlarla çevrili olan mahallenin kuzeyinde Şeyhler , Türbe ve eski cami mevkileri , güneyinde Sarpdere ormanlığı, doğusunda Körük tarlası gibi yerler bulunur. Sanırım adını bir şahıstan almıştır.

Bostancılar Mahallesi

Merkez mahallenin 2 km batısında, Uluyayla'nın başladığı noktada ve Gökbeli dağının güneye bakan yüzünde kurulu bir mahalledir. Toplam 14 haneden oluşan mahallede 2 hane açık olup, yazları 10 haneye kadar çıkmaktadır. Etrafı ormanlarla çevrili olan Bostancılar mahallesinin güneyinde Uluyayla, batısında Ulus köyleri bulunur. Bostancılar mahallesi ile ilgili elimdeki tarihi kaynak 1530 ve 1730'lu yıllara aittir. 1530 yılı muhasebe defterindeki Bolu sancağı haritasında bugünkü yer üzerinde olan Bostancılar mahallesi, aynı defterdeki muhasebe kayıtlarında Ulus kazası dahilinde görülmektedir. Bu duruma göre adı geçen defterdeki Bostancılar , bu Bostancılar mahallesidir. Buraya nereden ve ne zaman geldikleri kesin belli değildir. Ancak 1530 yılından önce buraya geldikleri kesindir.Bostancılar mahallesi 1530 yılı muhasebe kayıtlarında 5 hanedir ve yıllık gelir 601 akçedir.

Bostancılar adı ise diğer Türkmen oymakları ve boylarına nazaran adına daha az rastlanan "Bostanlu", "Bostancı" Türkmen oymağından kalma olmalıdır. 1730'lu yıllarda bu civar ile ilgili malumat veren ve Bostancılar'ın yürüme 1,5 saat batısındaki Anduz mahallesinden olan İbrahim Hamdi efendi şöyle demektedir;" Bu yaylakta (uluyayla) kalkanlıpınarın fevkinde bostancıoğlunun değirmeni muhazisinde karıncaklı namında bir sanduka merkad olup tahtından bir pınar cereyan ider. Ve taştan sandukada bir küfi yazu dahi vardır ancak okunmaz bunda dahi istiska içün (yağmur duası için) gelüp kurbanlar idüp dua iderler. Hanelerine varmadan biiznillah-i teâlâ matar-ı kesir ( çok yağmur) zühür ider meşhurdur.
Bu duruma göre Bostancılar mahallesini adı "Bostancu" adında bir Türkmen oymağından kalmadır. Bu bölgeye 1530 yılından önce geldikleri kesindir. Çatak köyü ise her hangi bir sebepten dolayı bu bölgeden göç etmiştir. Nitekim İbrahim Hamdi'nin "çatak karyesi harab olmuş bir zemini humvarda vaki" dediğine göre 1730 yılından önce göçtükleri anlaşılmaktadır.

Dere Mahallesi

Merkez mahallenin 4 km güneyinde sivrikayanın güneye bakan yüzünde meyilli bir arazi üzerinde kurulu olan dere mahallesi, batıda Sarpdere, ,Kapakkaya , güneyde karış dağ gibi ormanlık tepelerin çevrelediği bir boğaz da olduğu için Dere köy adını almıştır. Toplam 14 haneden oluşan Dere mahallesinde hanenin biri, mahallenin 1 km batısındadır. Kesimoğlu Mehmetoğlu Aliosmanoğlu Kör Emin namındaki merhum kişiye ait olan bu hane, Dere mahallesinden gitmedir. Mahalle halkının çoğu İstanbul'a göç etmiş olduğundan sadece 5 hane açıktır.

Akçakese köyündeki kadrolu iki camiden biri dere mahallesindedir. Dere mahallesinin tarihi ile ilgili bilinen şey, bugün hala kullanılmakta olan evdeki tarihi kayıt ile İbrahim Hamdi efendi'dir. Bu tarihi evdeki tarih kaydında sene 1127 yazmaktadır.Bu tarih, Evin yapıldığı tarihtir. Hicri 1127 yılı, miladi olarak 1714-15 yılına tekabul etmektedir. Bu tarih kaydına göre bu ev 295 yıl önceye aittir. Bir diğer kaynakta Uluslu İbrahim hamdidir. 1700 yıllarda bu bölge hakkında malumat veren İbrahim Hamdi " Ova Yüzü Eflani, Akçakese Ve Dere Köy Karyeleri âyân-ı camus inekleri ile yaylaya gelüp nefis kuzu kebapları kaymak ve höşmelim (yüzü yağlı, gözleme) ile tenperverlik (rahatlık)zevkin iderler" demektedir.
Bu duruma göre Dere mahallesi sakinleri ile ilgili bilinen tarih 1700 yıllardır ancak bu yıldan çok daha önce buraya yerleştikleri anlaşılmaktadır.

Akçakese Köyünün Adının Kaynağı Tarihcesi

Akçakese adının nereden kaynaklandığına girmeden önce meseleyi daha iyi anlamak için kısaca tarihi olaylara değinmek yerinde olacaktır. Milattan önce 200'lu yıllarda bundan 2200 yıl önce Türklerin atası Oğuz Han, Orta Asya'da büyük Türk devleti kuran Hunlar'ın imparatoru iken, Anadolu'da çeşitli medeniyetler vardı. Bu bölgeninde içinde bulunduğu Kastamonu ve havalisinde de Paflagonyalılar yaşıyordu. Oğuz Han'ın altı oğlu, onlarında 24 oğlu oldu. İşte bunlara "Oğuz boyu" denir. Anadolu'da ve bu bölgede Bizans devletinin hakim olduğu yıllarda , Orta Asya'da Müslümanlıkla tanışan Türkler kendilerine yurt arıyordu. İşte 1071 Malazgirt savaşında Bizans ile Türkler arasında yapılan savaşın nedeni buydu.1071 yılında Malazgirt savaşında galip gelen Müslüman Türkler Anadolu'ya girmeye başladılar. Eflani ve bu çevre yoğun Türkmen akınlarına sahne oldu. Anadolu'ya giren Türkmen boyları yerleştikleri yere, ya boylarının yada oymaklarının adını verdiler. Kendi boy ve oymaklarının adı dışında da yerleştikleri yerin Bizans'tan kalma adını, yani eski adını da aldılar. Bugün Eflani'de adı Türkmen boy ve oymak adından kalan köyler Karataş, Ovaşeyhler, Bedil, Başiğdir, Alacaatlı(Alacat), Kocacık gibi köylerdir.

Akçakese adı ise hem rivayete hem de kaynaklara göre Akça-kiliseden kalmadır. Nitekim halkın dilinde olanda budur. Akçakese adı, yakın zamana kadar Osmanlı kaynaklarında Akça-kilise şeklinde geçmektedir. Bilindiği gibi akça; beyaz, ak manasına gelmekte iken , Kilise ise, Hıristiyanların ibadet hanesi için kullanılan bir tabirdir..

Anadolu'da Akçakese adında birçok köy olduğu gibi Kızılkilise, Karakilise adında köylerde vardır. Nitekim Akçakese köyünün "Akça-kilise" olarak yer aldığı 1530 yılı muhasebe kayıtlarında Gerede, Ereğli, Kastamonu ve Taşköprüde Akçakilise , Alacakilise , Safranboluda Ağaçkilise gibi köyler yer almaktadır. Bu köylerin adının sonundaki "Kilise" kelimesi, zamanla Kese ve kise'ye dönüşmüştür. Bu duruma göre Akçakese halkı bir Türkmen boyundandır ancak bugünkü yeri Bizans yerleşim yeri olduğu içindir ki Akçakilise adını almıştır. Öteden beri var olduğu söylenen kilise ise temel taşlarına kadar yıkık vaziyettedir. Buradan anlaşıldığı üzeri 1071 yılından sonra Anadolu'ya giren Türkmen taifesi, Bizans'ın boşaltılmış olduğu bu bölgeye yerleşerek Akçakilise adını almıştır. Örneğin Akçakese'nin de bulunduğu yer olan "Ova" Türkçe bir kelimedir. Ova düz olan yere denildiği gibi, yazın serin, kışın sıcak yerde durarak yaylak-kışlak hayatı yaşayan atalarımız kışın durduğu sıcak yere de "Ova" demiştir.
Uluyayla adıda Türkçe olup "Ulu" kelimesi Kırgız Türklerinde ve diğer Türklerde dağ kutsal olduğu için "Yüce" , kutlu anlamına gelmektedir. Yaylak ise, Türklerin yazları geçirdiği serin bölgeler için kullandığı bir tabirdir. Örneğin İbrahim Hamdi "uluyaylak dimekle meşhur" cümlesinde yaylak şeklinde geçmektedir. Ancak Akçakese halkının hangi Türkmen oymağından olduğunu kestirmek zordur. Bazı köylerimizde bulunan eski mezarlıkların, eski cami ve türbelerin, bölgeye ilk yerleşen Türkmenlerin teşkilatlandığı döneme ait olduğunu bildiğimize göre eski cami ve çevresi de bu özelliktedir.Köydeki Şeyhler ve Şıhyeri gibi yer adları halkın "Şeyhlu" oymağından yada cemaatinden olabileceğini akla getirmektedir.
Şimdi meseleyi bir senaryo şeklinde değerlendirecek olursak; Eflani'ye gelen Şeyhlu cemaati iki-üç kola ayrılmıştır. Bir bölümü Ovaya giderek Ovaşeyhler adını almış, bir bölümü de Akçakese'ye gelerek cami ve tekkesini kurmuş, ancak burası Bizans'ın terk ettiği bir köy olduğu için kendi oymak adını değilde Akçakilise adını almıştır.Bugün Türkmenistan'da yaşlı kadınlar büyük hürmet görür ve onlara "Ece" denir. Gerede havalisinde de Babaanneye "Eyce",derler. Ova ve Akçakese havalisinde de yaşlı kadınlara "Cice" derler. Ece, Eyce ve Cice Eski Türklerde "Ağabeycik" anlamına gelen Âce kelimesinden türemişlerdir.

Akçakese köyü 1530 yılından önce bu bölgeye gelip yerleşmişlerdir. Nitekim 1530 yılı muhasebe kayıtlarında Akça-kilise olarak geçen köy, 70 hane olup yıllık geliri ise 60494 akçe ile timarlı sipahi hassıdır. Bu duruma göre Akçakese ve civarının tarihini Türkler dönemi dikkati alındığında 600 yıl önceye götürmek yanlış olmayacaktır.

Akçakese'nin Türklerden önceki tarihide eskilere dayanır. Köy ve civarında bulunan eski yerleşim yerleri üç büyük Tümülüs ve höyükler yanında üçgen tipi eski mezarlıklar ve benzeri tarihi eserler Paflagonya, Roma ve Bizans dönemine aittir. 1530 yılı muhasebe defterinden sonra bu bölge ile ilgili kayıtlardan biride İbrahim Hamdi efendidir. İbrahim Hamdi efendi kendi köyü olan Andızdan "cebeli gökbilin garp tarafı dameninde (gökbil dağını batı eteğinde) diye bahsederken Akçakese ve sol taraftaki Çömeye ve Ali Danişmend türbesine kadar gittiğini anlatır.Bundan 300 yüzyıl önceye ait kayıt şöyledir.

Akçakise karyesiden ova yüzünde ceddimiz Süleyman sofinin imareti olan sarıoğlu karyesine giderken yolun kıble tarafında bir kühistan(ağaçlık arasında) mahalli malüm değil tepa ziyaret dedikleri mevki ki akçakise karyesinin karşu yakasında iki saatlik kadar bir mürtefi dağın başında olup her Cuma gicesi ahali-i karye tevhidi şerif devran iderler (köylüler zikir sesi duyar) ve dahi anda kandil şulesi görünür ve yaz sıcağında çobanlar dağa ateş verüp etrafı ihrak-ı binnar olur(her tarafı ateş sarar) onun hududuna gelince ateş söner. Amma yolun türbe tarafından bir çürük ağaç almak mümkün değildir. Eğer alırsa bir mehib (heybetli bir ses yahut eşkal-i acibe görünüp aldığı dalı yerine koydurur. Bir dahi çömede medfün olup ceddimizin bursada emir sultan hazretlerinin biraderleri esseyyid ali danişmend hazretleridir ki buhari semtinden gelüp bu kühsarda (ormanlık) bir pınarbaşında temekkün etmiştir.( yerleşmiştir) Yukarıdaki ifadelerden de anlaşıldığı üzere İbrahim Hamdi Efendi bu çevre ile ilgili malümat vermiş ancak Eski Camiden bahsetmemiştir. O dönem Cami henüz yapılmadığından dolayımı bahsetmemiştir? yoksa Anduz'dan Akçakeseye gelen Gökbeli yolunun Eski Caminin 300-400 metre kuzeyinden geçtiği için camiyi görmemiş midir?. Cami, İbrahim Hamdi efendiden sonra, yani 1730 yılından sonra yapılmış ise köyün 90 yaşındaki yaşlıları bile dedelerinin, bu cami sorulduğunda " bilen yok cevabını" verdiklerin söylemişlerdir. Caminin iç ve dış bölgelerinde uzun süren aramalarıma rağmen bir tahtaya alelade yazılmış 1278 tarihinden başka bir tarihe rastlamam mümkün olmamıştır. 1278 tarihi miladi olarak 1860-62 yılına tekabül etmektedir. Bu da yakın bir tarihtir. Cami hakkında bildiklerimiz ise bir dönem köy halkı, uzak olduğu için bu camii söküp köy ortasına yapmak istemişler ve ağaçlarını sökerek köy içine getirmişler. Bir sonra ki gün çalışmaya devam etmek için gittiklerinde, sökülen ağaçların tekrar yerine konduğunu, Caminin hiç bozulmamış gibi öyle durduğunu görünce şaşırmışlardır. Sonradan gelen bir kişi "köylüler biz bu işten vazgeçelim. Bu gece sarıklı adamların geyiklerle bu ağaçları gerisin geriye taşıdıklarını gördüm. Rüya değil, uyanıktım" der. Bu olayı gördüğünü söyleyen kişiyi bilenler vardır. Yukarıda bahsedilen 1861-62 yılı muhtemelen bu olayın olduğu yıl olmalıdır.

Nüfus

Hicri 937 miladi 1530 yılı
Hane : 70 T.Nüfus : 426

H. 1314 M.1897 yılı
Hane : 34 Nüfus :155

1940 yılı 1950 yılı
Kadın Erkek Toplam Kadın Erkek Toplam
148 102 250 183 153 336

1960 yılı 1970 yılı
Kadın Erkek Toplam Kadın Erkek Toplam
215 171 386 241 219 460

1985 yılı 1997 yılı 2000 yılı
Toplam : 401 Toplam :211 Toplam : 180

2004 yılı itibari ile açık Kayıtlar toplam : 980
2004 yılı itibari ile kapalı kayıtlar toplam: 883 kişidir.


Kaynak: H. Lütfi Ersoy'un hazırlamış olduğu Eflani'nin Tarihi ve Köyleri kitabı
 
Bugün 4 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol